23 Şubat 2007 Cuma

yaralarım

nasıl ve nerden gireyim acıya..nasıl başladığı anlaşılamayan, biterken başını hatırlamayan,acıtan birikintileri dökeceğiz şimdi önümüze, üstümüze başımıza... Yaralarımızı kanatacağız, kabuklarını soyacağız bilerek... Ne bu ziyan merakı demeden, anlıyacağız tedaviye olan muhtaçlığı. iyi hissetmeye, kendine gelebilmeye olan özlemi vuku bulduracağız bünyede.
uzandım sessizce, karanlığın içinde yorganımın içine girdim.bi an çaktı 2 hatıra kafanın içinde ve üzüntü+sinir birleşimi iğrenç bir duygu cereyan etti. eksik olanlar o yatağın içinde, bir zamanlar uyurken muhteşemliğiyle, artık olmayışı, sebepleri , saçmalıkları , birsürü acıtan düşünce gösterdi kendini bir anda... üzüntü kendini geriye çekti, sinir ellerine doğru haraket etti, ve kafanın tam içinden bir yıkım emri aldı... önce resimlere baktı, sonra okudu bişeyler,düşündü peşinden , ama yüreğimdi düşüncelerin tam kaynağı... acıyı yaşadı, hatalarını düşündü , daha da yaşadı, yeni hatalar ekledi biraz daha fazla yaşadı. Hiç bişeyi düşünmez bir şekilde yıktı kendi içindeki kuleleri... altında kaldı taşların , tozların arasında... ve o istediği yardım için bir kaç kelimeye sığınmaya çalıştı yine gereksizce. zorladım kendimi, ilet bu acıdan da birazcık da ona dedim...
Bir şekilde kurtulmak zorunda olduğunu anladım bu çaresiz yıkıntının altından...bişeyler söylemeliydim birilerine ki haykırmış varsayayım, ama isyan değil... yaralarımı hissettikçe , acılarını yaşadıkça, yaşamam gerektiğini anladım aslında. Sonra izin verdim acıtmasına biraz daha.Tanıdım bu acıyı.Aşısını vurdum kendi kendime bağışıklık kazanayım diye..
büyük ihtimalle , yine yaralarım olacak. yine kanatacağım.Yine yanlız kalacağım.yinelenecek bir sürü şey ve ben gereksiz birsürü hayat tecrübesi edineceğim.Ne için? neyi yaşadığımızı bilemiyeceğimize göre, hangi acıların bizi beklediğinide bilemeyeceğiz...bu felsefeler kimseye bişey öğretsin diye de değil zaten. Kabuk soyma işleminin bir parçası sanırm..

Hiç yorum yok: