köprüyü geçene kadar...

aşk hakkında ne yazılırsa yazılsın tutar dimi...şimdi şu saniye şurda şu yeteneğimle aşk üzerine bir şiir yazsam hepiniz ileti haline getirirsiniz tek tek yazdıklarımı...neyse bu sebepten kalktım aşk üstüne ben de bir şeyler karalıyayım dedim..bir kere aşk love is... diye bildiğimiz şıpsevdi sakızlarında yer aldığı gibi beraber salllanmak, birbirine çiçek almak gibi şeylerden ibaret değildir.aşk bir süregelen olaylar dizisi değil tam tersine durağanlık halidir.dünya dönerrr siz kalırsınız, cep telefonunuz elinize tırnağınızdan daha yapışmış ve ayrılmaz durumdadır.aşk sabahın erken saatlerine kadar msnde konuşmaktır sevgiliyle hem de uykudan kafanızın klavyeye düşmesi, ağzınızdan akan tükürükle kısa devre yapıp sizi öldürmesi riskini göze alarak...aşk barış manço'nun 'domates, biber, patlıcan' şarkısını dinlerken hüzünlenmenizle doğru orantılı, rahat rahat yemek yemenizle ters orantılıdır.Çikolatalı domates çorbası içseniz bile fark etmemenizdir.
peki ya erkekler için?işte kimi zaman onlar için "köprüyü geçene kadar ayıya dayı" demektir.bu kadar içten yaşamazlar aşkı.hep aynı seviyededir.en azından hep aynı şekilde yaşarlar.bizimse aşkımız malesef ki bigün biter...yıllarca peşinden koştuğumuz, tek bi mesajıyla tav olduğumuz, öpüşüyle yerlerde süründüğümüz kişiyle evleniriz, dünya evine gireriz(diğerleri uzayda yaşamaktadır çünkü) ve birgün onun donunu yıkamak zorunda kalırız, onun da uyandığında tipsiz olduğunu terlediğinde pis koktuğunu anlarız,çişini yaptıktan sonra klozetin kapağını kapatmadığını görür, çok kola içtiğinde bozulmuş makine gibi ses çıkardığını anlarız.o zaman anlayın ki artık köprüyü geçtiniz çoktan...köprüden önceki son çıkışı kaçırmadıysanız hala ne ala:)

Anne benim koşmam gerek istemiyorum pilav yapmak
Sana birde torun gerek istemiyorum çocuk bakmak
Anne ben aşka inanmam önce aşık olmam gerek
Gözyaşlarıyla sulanmam evlilik benim solmam demek