1 Ocak 2008 Salı

nasıl biliyorsan öyle

2007’nin son saatlerinde, 22 yıllık ömrümde ayak basmadığım bir semtin kahvesinde oturup yaşadığım zamanı değerlendirmeye başlıyorum evden çıkarken aldığım defter sayfası üzerinde. Acı bir çayın peşinden yenisini söyleyip büyüdüğümü anladım. Bir bardak çay anlattı bunu bana, içine attığım bir tek küp şeker bide. İçmezdim küçükken bu kadar çünkü. Ya da şekere boğardım tatlı bir şeyler alsın ağzımın tadı diye. Her şeyi böyle tatlı kıvamda yaşamak istediğimizden sanırım o zamanlar. Büyüdükçe içinde acı olana alışmak var bide…
Durdum, bir yudum daha aldım ve düşündüm… Ne gelecek aklıma diye merak ettim öncesindeki yaşanmışlıklarımın. Bir şeyi, bir anı arar gibiydim sanki. İnsanlara anlattıklarımı düşündüm ilginç diye hatırladıklarımı. Hasta oluşlarım ve söyleyemediklerim… ilk pişmanlıklarım… Ama bir sürü şey var daha, küçüklüğümden bana hatıra kalan. Kurbağa yavrularıyla oynadığım, karıncaları süpürge çöpüyle öldürüp azap duyduğum, kuş vurucum diye kendi kanımın akışını görüşüm ilk kez… Büyüdükçe insan hepsinin içine bir takım manalar yüklüyormuş bir de bunu anladım. Bu yüzden saf olan, çocukluğumuz hep güzel geliyor. Anlamsız çocukluğumuz…
Sırasıyla hayat açık mavi, koyu mavi, siyah ve gri diye geldi bugünüme kadar… Kimi aşık zamanlarda toz pembe bir de.
Etrafımda, içimde onlarca hikâyesi olan bir düzine insan. Bir kaçı beklediğini alabilmiş hayattan… Birçoğu şükrediyor muhtemelen… Bende böyle mi olacağım acaba diye sıradan bir kaygılanıştan sonra, bildiklerim, istediklerim, içime dolmuş hırsım ve sorumluluklarımla beraber en sevdiğim sabrım korkmamam gerektiğinin kanısına vardırdı beni. Azim kelimesini sıkıştıramadım bir yere burada.
Her yıl, her gün diğerlerinden 2 kat fazla olarak umuda yolculuk yapıyoruz. 10dan geriye doğru sayıyoruz en iyi dileklerimizi gerçekleşsin diye. O vakit bir şeyler yapıyoruz, bütün sene aynısı olsun diye. Zaman geçiyor diye seviniyoruz manasız… Karamsarlıklarımızı bir günlüğüne kenara koyuyoruz.
Ben isterim ki şöyle yapalım; birilerinin bize dediği o önyargılarımızı da karamsarlıklarımızın yanına koyup unutalım yeni yıla girerken yanımıza almayı… ve bütün bir yıl böyle yaşayalım.
Bakalım ne olacak.
İyi zamanlar

Hiç yorum yok: