29 Kasım 2007 Perşembe

3. tekil şahısa bir takım zorunluluklar

İlk kelimesinin önemsiz, hatta cümlesinin bile öneminin az olduğu bir yazıya başlamak nasıl bir şeydir acaba diye merak edip bu cümleyi kurdum.
Önemli olduğunu varsayalım ya da, mesela “hayat” diyelim başlarken, seni bir düşünce mi alacak kaygılanıp aniden? Yağmur desek üşüyecek misin? Aşk desek ne yapacaksın? Acı desek, sızlayacak mı en son yaran? Huzur desek, bir şeyler zırvalasak, her cümlenin başında kopup gidecek misin bir yerlere?
Sormamak lazım sanırım böyle şeyler. Atılan her adıma, yaşanılana, bir şeyler kattık, kazandık, üzüldük, hadi eyvallah diyebilmeyi anlatmalı. Gülümseyebilmeli en önemlisi, güldürmeli bakarken, yazarken, susarken… En yaşanılması gereksiz detayda bile, rahatsız etmeli bir şeyleri. Sessiz oturup sıkılmaktansa, dinlemeyip ses yapmalı, ilgi çekmeli, kırmalı kabukları acısa da canımız. Her aydınlanışta, uyandığımızda yeni bir güne, daha farklı solumalı havayı, adımları daha sağlam atmalı koştururken yavru bir köpeğin peşinde.
Her zaman böyle devrik cümleler kurmamalı ayrıca, geçtikçe zamanın bir adım daha ötesine, kelimeler yerini bulmalı. Başka bir yolda yürürken, koşarken hatta, aniden kulvar değiştirip hayatına farklılık katabilmeli, sonra en heyecanlı yerinde geri dönebilmeli kulvarına. En önemlisi belki, “hayır” diyebilmeli sipariş edildiği zaman emrivakiler. Ve katabil-meli- hayatına bir şeyler istediği zaman.
Biz ne yapıyoruz?

-bakkal amca bana oradan bir miktar “ödün” verir misin?

:)

Hiç yorum yok: