27 Ekim 2007 Cumartesi

Fren

İki katman arasında bulanıklaştı beyni. Dışardan gelen sesleri, yıllarca dikte edilenleri içselleştiren kendi, şimdi zaaflarına kulak vermek zorunda kaldı. Yorgun zihninin silah zoruyla. Alışkanlık edinmişti onca. Sabah erken kalkamama alışkanlığı. Vicdan azabını ballı ekmekle dopingleme alışkanlığı işlemişti irice bünyesine. Güne uykusundan getirdiği bir hediyeyle uyanırdı her sabah. Bugün yeni bir gün olmalı diğerlerinden de iyi olmalı mottosu her rüyanın ardından gösterirdi kırmızı kurdelasını. Alışkanlık yapmıştı bir kere, yırtmadan bozmadan açardı bu hayal paketini her gecenin sonunda. İçinden çıkan alınacaklar listesi - yapılacaklar listesi başlıca edebi metni; etrafın söyledikleri kulağına kelepçe olmuştu. Denge kurmak isterken hayatında, tahterevallinin sağ tarafı obez bir sorumluluk tarafından çökertildi: Kendi için bir şeyler yapmalıydı! Kendi hayatıydı mevzu bahis şakaya gelmezdi.
Benzincilerle dolu bir yol seçti kendine. Her adım başı bir mola. Dur dur. Düşün düşün. Doğru mu bu yol - çok mu engebeli - çok mu kestirme? Niye bu kadar az araba geçiyor? Keşfedilememiş mi daha?Çoktan terk mi edilmiş yoksa? Benzinciler bitti sonunda. Kavşağa geldi. Yok, o seçemedi bir tarafı. Her tarafı tek tek denemek istedi. Depo doluydu sonuna kadar. Kendi için en doğru yolu bulana kadar denesindi işte. Zaman var. Sonra ibre indi aşağı. Benzini azaldı. Bir arkadaşını gördü sonra. Hızla geçti yanından. Nasıl? Dün çıkmıştı o yola daha. Nasıl geçti anlamadı. Umursadı. Biri daha geçti. İkisi daha. Üçü daha. Yüzü daha. Trafik sıkıştı bu sefer de. Yol tıkandı. Geri döndü evine sabaha karşı. Alışkanlıklarına baktı usulca. Bıraktığı yerdelerdi. Yeni bir takvim astı duvara. Her aya bir çiçek seçilmişti. Aynaya baktı; biraz solmuştu o da, balık etli bedeniyse iyi görünüyordu. Bir sigara yaktı. Bir bira açtı. Bir kağıt-kalem. Yapılacaklar listesi için. Bu sefer haritasını baştan çizmek için daha da hazır hissediyordu kendini. Çıkmaz sokaklar gün gibi aşikardı önünde bir daha girmezdi. Biraz midesi bulanmaya başladı sanki. Bira yüzde 60’lık kısmını kaybetmenin acısını gittikçe sidik kıvamına gelerek gösteriyordu. Onunsa derdi başkaydı. Aklı diğerlerindeydi. Biliyordu ki onlarda aynı virajlara takılacak, onların da benzini sonuna kadar dayanmayacak. Niye ki en çok benzinci o yolda değil miydi? Boşverdi. Umursadı.
Gidip hazırlandı dışarı çıkmak için. Bir tane hayatı vardı. Ne de mühimdi şu hayatı. Eğlenecekse hakkını vermeliydi. Dibine vurmalıydı. Ki zamanı boşa geçmesin. Yani aslında o da görevinin bir parçasıydı.
Hayatı karmaşık değildi. Karmaşık olan kendisiydi. Bir işe başlayıp bitirememe alışkanlığıydı. Bitiremediği için tırnak yeme, bitirmek için ojesini bozmama alışkanlığıydı. Hep bir şeyler düşnüyormuş gibi hissetme ama hiçbir şey düşünememe sendromuydu. Eğlenceden istifa etti o gece. Hayat gailesi yörüngesini şaştı. Bir karar vermesi gerekiyordu artık. Hep bunun için çabalamıyor muydu zaten! Neydi şu hayattan beklentisi?
Kaktüs koymuşlardı bu ay için takvime. Olacak iş değil içim karardı, karıncalandı vücudum diye söylendi. Bir ses duydu sanki. Camdan baktı. Birkaç bisikletli çocuk. 2 yaşlı kadın sus pus. Tırnaklarını yedi. Ojesi bozuldu. Arabası bozuldu o gün. Tadı kaçtı. Ne gidecek bir yolu kaldı. Ne kıskanacak çevresi. Ne üst düzey hayalleri. Ne taşın altına koyacak bir eli.
Kararsızlık bazen en iyi karardı. Bütün kağıt kalemleri kapıcının bisikletle geçen oğluna verdi.
Aklından ne geçerse onu yapmak... Ne zorlamıştı onu onca zaman. Ne geçerse onun aklından geçiyordu aslında. Onun hayallerine aitti. Katıksız hayallerine. Doğruyu bulmak için harcadığı zamanı, içindekinin sesini dinleyerek geçirseydi... Aval aval bakmasaydı o camdan...Belki bugün diğerlerinden iyi olan o beklenen gün olacaktı.
Kendine karşı bencilce davranmamaya karar verdi sonunda. Son vediği kararı bu oldu. Diğerlerini zaman aldı. Mutlu muydu? Emin değildi. Ama olması için gideceği yol belliydi artık. İncecik bedeninin içinden taşıyordu şimdi bildikleri. Trafiğin açılmasını beklerken beyaz kanepede uyuyakaldı. Rüyasında yemyeşil bir yoldaydı...

Hiç yorum yok: