6 Temmuz 2007 Cuma

Gereksiz kaçış

2 olay arasına sığan koca bir hayattır ve anlamını azaldıkça çevremizden zamansız birileri daha iyi anlamamızı sağlayan. Düşünmem derken üstelik kaçmayı en güzel yol olarak seçmişken, bir melodiyle çıkaramadığım. Ölüm… Soğuk kelime. Acının resmi.

Neler gizli içinde, ardında… Nasıl bir kapı açacaksın bize, nereye ve… Yaşadıklarımız da ardımızdan gelecek mi? Yoksa kandırmaca mıydı hepsi “yazıktır, günahtır” motivasyonları içinde. Kendimizi mi kandırıyoruz yoksa yalandan ihtiyaçlar mı yaratıyoruz ardından bize vereceğin ödüle sahip olabilmek için. Soruyorum kendime; “Ölüm nasıl bir hediye verebilir ki gözyaşından başka?” yaklaşınca yakınımıza, uzağımıza bile hatta bozarak dengemizi ne anlatmaya çalışıyorsun… Biz burada birilerinden kaçmaya çalışırken aslında, kurtarıyor musun bizi, yoksa sevdiklerimize koca bir parça hüzün mü hediye ediyorsun?
Kaç tane soru sorabilirim sana bu meraklılığımla bilmiyorum.

Açılan mavi. Yeni bir gün. Bu yazıya göre bir adım daha yaklaştım sana. Ve senin istediğin gibi yaşamam gerekiyorsa, her şey bu yazı gibi olur…

Bu sefer kaçmadan, baştan açarak melodiyi hatta içimde tuttum seni. Düşünmedim belki yine, sadece içime vurduklarını kelimelere yansıtmaya çalıştım. Ve yine sonu gelmiş oldu kendiliğinden, hayatında öyle olacağı gibi.

Uzatmadım bu yazıyı. Nasıl olsa seninle uzun süre baş başa kalacağız…

2 yorum:

Freyja dedi ki...

bu yazı beni benden alır ama... !!!

2 gündür aynı düşünceyle yatıp kalkıyorum. tek bir kelime yankılanıyor kulaklarımda ve sorgulamaya başlıyorum en merhametli halimle.
sonra bir bakıyorum merhamet gitmiş ve acımasız bir kalp kalmış sorgulayan bedende

ölümle ilgili birkaç şey: bütün ölümler erken ama bazıları çok erken.. adalet hak hukuk yok ölümün kitabında. ilahi taktir diyip geçmek lazım aslında ya...

ölüm çoğu satırda bir kurtuluş olarak nitelendirilir. düşünüyorumda bencillik mi ediyoruz kalmalarını isterken? kalanlara verdiği acı, allah sabır versin cümleleri arasında kaybolup gidiyor. zamanla acı diniyor belki ama gidenle, sevenlerindende bir parça götürüyor ölüm. anılar su gibi akıyor gözlerde. söylenemeyen son kelimeler, yutkunarak içeri akıyor ve kendi bedenimizin ruhundan ayrılacağı güne kadar orada kalıyor.

her ölümle birşeylere daha çok bağlanıyorum. kaybetmek istemediğim, gerçekten sevdiği ne varsa onlara sarılıyorum. bırakmak istemiyorum. telefonuma sarılıp onları arıyorum. istanbul boğazına dalıyorum. odamdan bahçedeki ağaca bakıyorum. anılarımı hatırlıyorum. en güzel olanları. ananemi özlüyorum. dedemin elini öpmek istiyorum. yıllardır ebatları dolayısıyla sarılıp yatamadığım kardeşimle yatmak istiyorum. anneme sözler veriyorum. merak etme başının belası olmaktan vazgeçmeye niyetim yok diyorum. dayıma aslında hep haklısın desem mi acaba diye düşünüyorum. dostlarımla bir kez daha aynı kadehten içmek için planlar yapıyorum. sonra bir anda değişiyor herşey. boşa geçirdiğim zamanları düşünüyorum. karşımda aslında sadee kemik yığını olan suratları düşünüyorum. boşa harcadığım vakitleri bir daha tekrarlamama sözü veriyorum kendime. bir kaç dakika önce sevdiklerime bağlandığım hızla, itiyorum kalanları benliğimden. nefrete yakın bir hisle kusmak istiyorum benliğimden. bıraktıkları zehri atmak istiyorum kanımdan.

her gidenden sonra ben, bişeylere daha çok sarıldım. bişeyleride ansızın bıraktım. sevgim ve nefretim iki ayrı uç oldu ve sonra sordum kendime: bunları fark edebilmem için, bişeylerin ebediyen gitmesi mi gerekiyordu diye...

ölüm işte bana bunları öğretiyor. yazmak isteyip defalarca vazgeçtiğim düşünceler bunlar.

galiba bu kadar...

starlight dedi ki...

ölüm...korkma ondan...buraları bırakamayacak kadar özgür olamamaktan korkabilirsin belki......ama ölüm ne ki...biliyormusun? ben bilmiyorum... görmedim nereye götürür beni..görmediğim bilmediğim seyi reddetmem..hatta merak ederim....ama herkes gidiyor dimi..vardır güzel bir yanı...tek sorun senden önce gidenleri özlüyorsun..okadar..ona da zaman çelmesini atıyor zaten...zaman ölümü bile unutturabiliyor insana...herşeyi yapabilir sana.....bak ben ondan çekinirim işte...