Doğmak.. Hepimizin yaşayıp hiç birimizin nasıl bir şey olduğunu bilmediği yegane duygu herhalde doğmak..Bir başkasının ve hiç göremediğin bir gücün sana bir nefeslik bir yaşam vermesi ve ardından hiç bir zaman değiştiremeyeceğin şeylere katlanmak, ağlamak, gülmek, sadece bakmak etrafa..
Bir de ölmek var aslında hayatlarımızda ama herkesin aksine ona daha doğarken yaklaşmıştı bu kadar. Annesinin karnındayken doymasına bir iki hafta kala, alkollü babasının kullandığı arabada geçirdi o ilk kazasını.Birkaç takla atmıştı araç.Babasına hiçbir şey olmamıştı.Annesiyse yüzünde derin bir yara izi ile devam etmişti hayatına ve gözlerinde bu konu her açıldığında beliren o garip, bir anlamda hüzünlü bakışla.Neyseki bebeğine bir şey olmamıştı ya yüzündeki izlerin önemi yoktu zaten annesine göre de..
Doğdu evet o da .. Bütün duyguların göstermelik olarak duvarlardaki fotoraflara yansıtılmış olduğu ve hissedip hissedebilecğiniz her şeyin bazen o resimlerde sınırlı kaldığı bir evde doğdu. O hatırlamasa da daha birkaç aylıkken bile her ağlaması annesiyle babasının kavga etmesine neden oldu, birkaç yaşlarındayken salonda bıraktığı ve babasının ayağına takılan her oyuncak acı bir şekilde annesine döndü.Biraz daha büyüdüğünde babasına derdini anlatmaya çalıştığı her laf yine annesine döndü ve artık bir yaştan sonra da ona dönebilmeye başladı. Büyümüştü çünkü karşılıkları alacak kadar..
Annesi hep sevdi onu ama.. Daha beş yaşlarındayken bile anne kız kilometrelerce yürüdüler sahillerde, konuştular, birbirlerini anlamaya başladılar, paylaştılar sebebi aynı sorunlarını. Sabahları dünlerden ayıran sadece onun öğrendiği yeni sözcükler, attığı yeni adımlar oldu annesi için ve kimbilir onun için de belki..
Bir sabah dokuz yaşlarındayken , yaşının en ağır sözcüklerini duydu sırf rafadan bir yumurtayı yemeyi reddettiği için.Babası böyle bir çocuk olacaksa evi terk edebileceğini söyledi. Sadece kahvaltı etmek istiyordu oysa o.Annesi bir yanında, babası diğer yanında.. Sadece oturup kahvaltı etmek ve belki ekstradan bir öpücük alıp okula gitmekti tek istediği şey. Yıllar sonra baktığında düşündüğünü hatırlıyordu bunu çocukça aklıyla , acaba bu çok ekstra bir durum mu diye..
Nerdeyse her gece uyanırdı o. Bir uyku bozukluğu filan yoktu sanılanın aksine. Sadece gürültülere kalkardı.Büyük gürültülere, bağırışlara, fırlatılan eşyalara..Uyanırdı böyle şeylere ister istemez. Her gece öpüp koklayarak , severek bırakıp yatağına gittikten sonra bu iki kişiye neler olduğunu anlamaya çalışırdı. Kırılan camları duyardı , dokunmasa da o camlara kanardı hep bir şekilde..
Bir gün on yaşındayken filandı herhalde okulda satranç kursuna kaldığını hatırlıyordu.Babası şoför gönderip aldıracaktı onu kursu bitince. Herkes gitmişti, bütün öğrenciler ve öğretmen tek tek gitmişti..Şoför gelmemişti. Hayır hayır , şoförün başına bir şey geldiğinden filan değildi.Sadece babası onu unutmuştu orada.Saatlerce karanlığın altında beklemiş , ağlamıştı. Sarhoş bazı adamlar şarkı söyleyerek geçmişti önünden. Saklanmak için okulun merdivenlerinin altına sinmişti korkudan.Dakikalarca ağlamıştı orada.Ne düşünüğünü hatırlayamıyordu şimdi ama korkuyu çok net hissediyordu hala vücudunda.Saatler sonra yanlışlık annesi tarafından fark edilince alınmıştı oradan ama bir daha da onu alacak kimseye güvenmemişti.Hala daha babası onu bir yerden alacağında yarım saat geç giderdi ama bir yarım saat de beklerdi mutlaka..
Birkaç yıl sonra babası ona gelip annesiyle babasının evlendiğini görebilecek ilk çocuk olacağını açıkladı.Nasıl olabilirdi ki bu , onlar zaten evliydi.. Evet evlilerdi ama ayrılıyorlardı. Ayrılıyorlardı ama babası birleşeceklerinden ve bunun annesinin bir kaprisi olduğundan emindi. Bu konuşmayı yapmış olduklarına inanamayarak odasına gitti ve her zamanki gibi birkaç saat sonra uyandı ama bu sefer kavgaya değil babasının ağlama seslerine. Yanına gittiğine pişman olması da uzun zaman almadı. Babası gecenin üçünde onu alıp evin yanındaki camiye götürdü. Aklı yerinde değil gibiydi. Hiç su bulamazlarsa toprakla abdest almalarınısöyleyen bir kitaptan bahsediyordu ve birebir gösteriyordu bunu yerde ağlayarak. Yüzünde hangi ifadeler arkası arkasına sıralanıyordu kestiremiyordu. Sonra mezarlığın içine doğru yürüttü onu babası.Musalla taşını ve neye yaradığını ilk orda dinledi birisinden. Belki normal şartlar altında anlatılsa hayatın gerçekleri olarak algılayabilirdi bunları ama gözlerinin önünde saçı başı birbirine karışmış babası ağlayarak ölümle ilgili bir şeyler söylüyordu. Gecenin kendiliğinden çıkardığı seslerden her birine sıçrayarak içinden, abasını dinledi.. Sabretti.. Bitmesini bekledi.. Sonunda bitti.. Eve döndüler.. Kapıda annesini bulunca hiç bu kadar sevinemeyeceğini düşündü bir daha..İçindeki anne sevgisini bütün bu felaketler mi bu kadar büyüttü acaba diye düşünmeden edemiyordu şimdi baktığında ama öyle olsa bile bundan şikayet etmezdi herhalde..
Birkaç yıl sonra bir gece uyandı yine. Gürültüler, birka cam kırılması sesi, bazı gazeteler yerlere düştü. Kumandaya benzer bir plastik sesi duvarlarda çınladı. Birkaç ufak çığlık daha.. Annesi bir anda odasına girip uyanık gördüğüne şaşırmadığı kızına eşyalarını toplamasını söyledi. Kapıyı çarpıp çıkmış olan babası evde yokken gidiyorlardı anlaşılan. Eline geçirdiği ilk çantaya tıka basa neyi varsa dolduruyordu. İlk önce kitaplarını ve cd lerini doldurdu. Sonra en sevdiği kıyafetlerini ve bebeklerini. Hepsini babası gelmeden oraya sığdırabilmeyi umarken bir daha hiç odasını görememe ihtimalini düşündüğünü hatırlıyordu.Annesi odaya girip morarmış elini saklamaya çalışarak gitmeleri gerektiğini söyledi.Ayakkabılarını giydi ve annesini takip etti. Gürültülere uyanıp kapıy aralamış olan alt komşu ve annesinin en yakın arkadaşı olan Sevim teyzeyi gördü. Annesi birkaç dakika burda duracaklarını söyledi ve içeri girdiler. Bu sırada babası da eve geri dönmüştü anahtar seslerinden anladığına göre.Böylece annesinin diğer arkadaşı Berna teyze rahatça arabayı evin önüne çekmişti. Apartmanın kapısını açıp dışarı çıktılar. Tam araaya binecekken babasının sesini duydu arkasından." Bu evden yanınıza ne aldıysanız öyle kalacak!! " diyordu. " Tek bir çöp bile fazladan alamayacaksınız!!" Sonrasına dair tek anımsadığı gittikleri eve girmeden önce , asansörde annesine sarılıp ağladığıydı. " Babam ne kadar kötü bir insan..."
Barıştılar.Her zamanki gibi bir süre birbirlerini süründürüp sonra unutup sonra da barıştılar. Kalbinde babasını tamamen silmiş olan ir çocuğa da kendini zorlamak ve onunla aynı evde tekrar yaşamaya alışmak kaldı. Kavgalar hiç dinmedi, hiç bir zaman dinmeyecek gibiydi de zaten. Annesine neden boşanmadıklarını soruyordu hep.Seviyordu herhalde babasını bütün bunlara rağmen. Kendi ilk aşkından da tecrübe ettiğine göre aşk böyle bir şey olabiliyordu galiba. Onun da içinden gelmemiş miydi affetmek aldatılmasına rağmen...
Yıllar boyunca kendini bu gelgitlerin, babasını sevip sevmemesi gerektiği sorusunun içinde buldu her zaman. Bir yandan babasını sevmesini salık veren annesi diğer yandan ona hep babasının yaptığı "hıyarlıkları" anlattı durdu. Öfkesi içinde kaldı hep, her gün ama her gün onu değiştirebilmeyi ümid etti.Alkolünü, sigarasını onun için bırakacağını düşünüp hayal etti ama hiçbir zaman başarılı olamadı.Birkaç sene arayla hem babasını hem de annesini kaybetme fikriyle yüzyüze geldi. Babasınınki onu pek sarsmadı ama bu duygu onu çok sarstı. Utandı, nefret etti kendinden.. Annesini kaybetme fikrine katlanamadı bile..
Yıllar sonra her şey biraz daha normalken sevdi. Çok sevdi..Kimse için söylemediği şeyleri söyledi, hissetti.Herkesin söylediklerine göğüs gerdi. Göğsünde uyumayı birisinin hiç bu kadar sevmedi herhalde. Sarılmayı, sıcaklığını.. Bir buçuk yıl resmen, ve geri kalan zamanlarda gayrı resmi olarak sevdi onu . Babası üzerine yürüdüğü gün de ilk onu aradı kilitli odasının kapıları arkasında, şişmiş gözleriyle yorganın altında hayatındaki her şeyin darmadağın olduğunu düşünürken. Sadece sesini duymanın bile sakinleştirdiği birisne sahipken onu kaybetmenin o iğrenç tadını duyumsadı ağzında. İkinci kez aldatılmanın tadını da ..
Bir daha da hiç güvenemedi herhalde.. Bir annenin bütün sevgisi bile kurtaramadı onu bundan. İnsanlara güvenmesini yürekten dileyen o anne bile güvenemezken yanındaki adama , onun güvenmesi saçmalıktı zaten!! Nitekim sonunda onlar da boşandılar. Böylesine başlamış bir aşk bile biterken etrafta ne kaldı diye merak etti o da yıllarca ve merak etmeye devam edecek de yıllarca.. Her gün gülüp eğlenirken kafasında aynı soru olacak üstelik. " Hayatım her açıdan çok mu zengin oldu, yoksa tamamen harcandı mı acaba acılarla?..."
Szn16.03.07
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
bazen..yetmiyor yüreğimizdeki kocaman sevginin gücü yaşatmaya istediklerimizi...
acı gerçeklerin tecrübesini yakından yaşamak insana ne kazandırıp, ondan neler götürüyor bilinmez sanırım...yaşadıktan sonra, bilsek ne farkeder.
eline sağlık..
seriye devam :)
kalbim bir çocuğun bunları yaşayabileceğine inanmak istemiyor ama ne acı ki biliyorum gerçekliği..
tek tesellim yeterince güçlüyse bu minik kızın ne kadar harika bir insan olabileceğini biliyor olmam:) (her ne kadar yaşadıklarını daha katlanılır kılmasa da)
daha iyi hissetmek için bulabildiğim tek sebep bu-en azından şimdilik
yine dokunmuşsun derinlere canımm dostum:)
Yorum Gönder