9 Ocak 2007 Salı

04:50 sendromu 3

tam olarak saçmalayarak yazma sanatını icra ettim.... çok sıkıldım...


Bir seri katilin cinayet mahalline geri dönmesidir aşk ve başlar hikaye aynı seri katilin geri de kalanların peşine düşmesi ise ayrılıktır getirir çoğu zaman.. Peki nedir bu suçluluk duygusu? Anlamsızca yakalandığın iç kanamalar? Daha ne kadar kanatacaksın kanayan yaranı... Sende de olur mu saatin zamanın akmazlığı?. Kutuda sıkışıp kalmış vücutlar tiyatrosuna benzer etrafındakiler işte o zaman . Hepsi sıra ile onları önce aşka sürükleyecek sonra kendinden geçirecek seri katillerini beklerler. Er veya geç gelir o acımasız an. Neyse...
Benim anlatacaklarım bunlar değildi. Ben anlaşma yapma hakkımı kullanmak istiyorum seri katilimle. Gelsin oturalım masaya . Zaten daha önceden yekinen tanır beni . Hiç acımamıştı o zaman bana. Geçenlerde karşılaştık sevgili seri katilim ile bir cafe de. Oturmuş normal insanlar gibi kahvesini yudumluyordu yanan sigarası kendini yakarken, elindeki sayfaları çeviriyordu. Beni görünce hemen hatırladı. Yüzüme baktı. “Gel otur” dedi “sana bir şey ısmarlayayım” . Sesinde ki ciddiyet kadar yüzünde ki yumuşak tavırlar insanı rahatsız ediyordu. Oturdum. “Senden bir şey isteyebilir miyim” dedim. “Tabi neden olmasın” dedi. “Şimdi gelmesen beklesen bahara kadar”. “Hem o zaman daha da işlerin açılmaz mı?” “her yeni baharda aşık olmaz mı insanlar”. “Beklemezler mi onlarda sıkıştıkları kutulardan kurtaracak kahramanları”.”güzel fikir” dedi . “İyi işte bana da o zaman gelirsin” . “Çünkü şuan sarmaya çalıştığım eski yaralarım hala kanıyor. Her kayboluşumda gözler beliriyor yaramda. Kanım yeşil akıyor. Kanım O akıyor. Ben her o kanı içtiğimde içim yanıyor. Gözlerim o gibi bakıyor. Bahara kadar bekle lütfen sevgili seri katil” dedim.. Canımın yandığını aslında hala eski ziyaretinden izler kaldığını görüyordu ..Akacak çok kan var daha içimde .. Görecek çok şey var daha. “Hem baharda İstanbul çok güzel olur sevgili seri katil”. Seni daha önce görmediğin yerlere götürürüm” dedim bir çocuğu kandırır gibi. Ama şimdi gelip de bozma beni. Ama ille de birisini yakalayacaksan git onu yakala .. o kadar çok yerinden yarala ki , anlasın aslında bendeki onu. Her yarasına bastığında kulağına benim ismimi fısılda. İnansın oda aşkın değişkenliğine. Sırf bu yüzden bahara kadar bekle sevgili seri katil yada bana fikir ver. Sen daha iyi bilirsin bu işleri. Ben şuan bu belirsizlik denizinin hangi noktasındayım onu bile bilmiyorum. Yol göster bana. Derin bir nefes aldı yeni yaktığı sigarasından. “Kalk” dedi gidiyoruz. Benimle geliyorsun dedi sana anlatacak çok şeyim var dedi. Cafeden çıktık..Yolda yürümeye başladık.. Hızlı adımlarla peşinden yetişmeye çalışıyordum sevgili seri katilime... Köşeden sağa dönüp hızlıca yokuşun sonunda deniz gözüken merdivenlere doğru yürümeye başladık... Durduk merdivenlerin başında. İnsanlar vardı kendince oturan. İnsanlar vardı hayatları eksik. Yüzlerinden okunuyordu tüm bunlar... Basit bir “Bollywood” filminden fırlamış Hintliler kadar acınacak haldeydiler...” Neden beni buraya getirdin “ dedim ... ne görüyorsun dedi... Birkaç insan sadece.. Ne görüyorsun dedi sertçe.. Kendimi bir uyuşturucu partisinde yakalanmış ve polis tarafından alıkonulmuş, sorgu masasında tüm masumiyetini ortaya koymaya çalışan bir zavallı gibi hissettim. Bilmiyorum .. “Ne görmeliyim” dedim sadece aptalca... Bak dedi şu adam... merdivenlerin ortasında oturmuş sırtını tutacaklara yaslamış bir adamı gösterdi . 42 yaşında .. Günde 1 kez buralara gelir. Bundan 17 sene önce karısı basıp gitmiş çocuklarını alıp... ilk tanıştıklarında hep buraya gelirlerdi. O zamanlar bu kadar kalabalık değildi İstanbul. Buradan İstanbul’u izler hayaller kurarlardı geleceğe dair. Onlar için gizli bir mabet di burası. Ve söz vermişlerdi bir gün ayrılmak zorunda kalırlarsa burada buluşacaklarına dair. Ama şimdi adam karısı gittiğinden beri günde 1 kez buraya gelir. Hep üstünde aynı takım elbise vardır. Hep aynı basamakta oturur. Hep şarap içer, 2 bardak doldurur. Birisi asla boşalmaz.... Ve susar... Şurada duran adam ise; bundan 5 yıl önce buraların en varlıklı insanların biriydi.her istediğine sahipti.Arabası,evi.parası ,hizmetçisi... Bir gün karısının onu ortağıyla aldattığını öğrendi..“Tüm şaşkınlığımla dinliyordum” sadece.. Zaman durmuş gibiydi.. éSen nerden biliyorsun tüm bunları” dedim.. aşkın ve ayrılığın olduğu yerde benim olmamam garip değil mi dedi? Haklısın dedim... peki.. Alışmıştım sanki birden.. “Şurada duran çocuk kim” dedim.. O mu o daha 25 yaşında dedi..buranın en yenisi..en ufağı.Durumu aslında pek farklı değil dedi diğerlerinden... bir gün ona okuduğu okulun koridorlarında rastladım.... öylece tüm sakinliğiyle sınıfa giriyordu. Yorgundu.. hemen gerekli hazırlıkları yaptım.. orada bekliyordu.. köşede .. merdivenlerden çıkınca ilk sınıf.. göz göze geldiler. aynı filmlerde ki gibi.. kız baktı çocuk baktı kız bir daha baktı.. ve oldu.. hikayeleri öyle başladı... “ama şimdi neden burada oturuyor” diye sordum tüm merakımla? Kız hayatta kaybedecek bireyi olmayanlardandı.. o eski kaybedenlerden di.. bir sabah hiçbir haber ve iz bırakmadan çekip gitti... bir daha da geri gelmedi... çocukta o gün bugündür gelir buralara dolanır bir kaç sigara içer ve gider... hepsi bu...
Bir kaybeden olmak, bir hiç olmakla eş değerdir. Çarpmada etkisiz elemanın etkisi kadar değerin yoktur hayatta.. toplayacak bir şey bulamadıklarından senden ne çıkarsa çıksın geriye sadece sen kalırsın. Yalnızlık çarpanlarına ayrılmayacak bilinmeyenli bir denklemdir...

Cafenin sokağından takiple geri yürümeye başladık... “Ne dersin bahara kadar beklemeliyim mi seni dedi yüzünde şımarık bir çocuğun gülümsemesiyle... senden korkmuyorum çıktı ağzımdan kısık bir sesle... duydu beni ama duymamış gibi kafasını yana çevirdi. Ne dedin duyamadım dedi? Senden korkmuyorum dedim. Gel istediğin zaman al beni ... al vur yerden yere... getir at beni kimselerin olmadığı sokaklara , o an ondan daha güçlü olduğumu hissettim... oda hissetti... gözlerini çekti yüzümden... peki şimdi git dedi... git buradan hemen diye yineledi... yanından ayrılıp yolun sonuna doğru yürümeye başladım... içim rahatlamıştı. Hayatta bir şeye karşı dimdik durmanın verdiği duygumuydu yoksa sadece anlamsız bir kendini kandırmacamıydı hepsi... yanıman bir köpek geçti... yüzüme bile bakmadı.yağmur çiselemeye başladı... eve yürüyecek daha çok yolum vardı...

3 yorum:

Can Aydın dedi ki...

Seri katil aldığı siparişi yerine getirene kadar köpek gibi amadedir sahibine ve bağlıdır kurbanına.Ondan önce biri öldürürse adamını,çeker kendi kafasına sıkar büyük ihtimalle..

fanteee dedi ki...

o "sevgili seri katilin" kim ve ne olduğuna olduğuna bağlı bence...

absolut duty dedi ki...

olm bence bu kadar güzel yazıyosun ama bunlara inanmıyosun yazdıklarına yoksa çoktan multu olmuştun...