Lanet bir geceden lanet bir sabaha uyandım kendimce. Kızgındım dünyaya. Olanlara. Harcanan hayatlara. Dün gece tanrının bazılarımıza daha ayrıcalık tanıdığına bir kez daha karar verdim. Ve biliyordum ki; dünyayı yönetenler vardı birde yönetilenler. Uzandım, en son içtiğim sigaradan çarşafı yanmış yatağıma. Dışarıda kasvetli bir hava, yatakta kalmam konusunda beni uyarıyordu. Yattığım yerden dokundum eski radyoma parmak ucuyla. Hafifçe açtım müziği. Keskin bir deniz kokusu geldi burnuma. Bugün ilk günüydü sensizliğin. Bugünü atlatırsam her şey daha kolay olacaktı. Yatakta öylesine duruyordum gözlerim kapalı. Kulağımda bir ayrılık şarkısı. En olmadık zamanlarda denk gelenlerden. Beynimi bir şey düşünmemeye odaklamaya çalışıyordum. Gerçi bir şey düşünmeyeceğini düşünmekte bir şey düşünmek oluyordu. Ama bu şartlarda pek bir önemi yoktu neyi düşündüğümün. En azından ne düşünmemem gerektiğini biliyordum. Bir kitap çektim raftan hani o yarım kalanlardan. Açtım. İçinden bir fotoğraf kaydı düştü kucağıma. Biliyordum kaçamayacaktım bu alışkanlıktan. Bir sigara yaktım. Resmin kucağımda kaldı. Yüzün bana dönük bakıyordun hani o doğum gününde çektirdiğimiz, sana aldığım kazağı denediğin gece..Elim resminde, resim gözlerimde kaldım öyle. Sigaram kendi kendini harcadı sessizce. Sessizlik hakimdi odaya. Sensizlik hakimdi odaya.
Bir müddet sonra kendimi ilk deneyeceğim an geldi çattı. Cep telefonumu dün gece kapatmıştım sanki senden kurtulmak istercesine oysa şu an sana o kadar muhtaçtım ki ona. Elim uzandı. Durdum. Elim uzandı. baktım. Elim uzandı. Tuttum. Yapmamalıydım. Durmalıydım. Ama biliyordum durmayacaktım. O kadar beynime, içime işlemişti ki hepsi. Oysa daha düne kadar “tam bir adamdım”. Hayat benim tarafımda akmaya devam ediyordu sanki. Şanslı bile sayılabilirdim. Ama şimdi sadece elimde olan bu; “sensizlik”. Böyle mi gidecekti. Böyle mi olmalıydı. Neden hep hayat bana teğet geçmekteydi. Yanı başımda hayatlar kahkahalara boğulurken ben sırf ben olduğum için yada sırf bu lanet hayatta var olduğum için sadece dinlemek zorundaydım tüm olanları. Hayatımda ne kadar çok soru işareti vardı. Ne kadar yalnızdım ben? Evet işte bu tam kelime aradığım yalnız işe yaramaz bir adamdım ben. İçmeden konuşamayan, sorulmadan söyleyemeyen, yolda yürürken sırf insanlarla göz göze gelmemek için yolun en sonunu seçen....Ne işim vardı burada, bu yatakta , bu odada. Radyoda çalan bu aptal şarkıda neydi? Birden kendimden iğrenme seviyesine gelmiştim....Ama fark ettim birden duvarda aynada yansıyan beni. Şimdi sorgulama zamanı değildi oysa. Hem o çekip gitmişti. Yapmamalıydı. Haklıydım. Birden içimde bir ışık belirdi. Resmi tuttuğum gibi attım bir kenara... Gülümsedim dünyaya . Yok yok, hayır bu sefer farklı olacaktı. Evet .. Hemen yeni hayaller kurdum yeni hayatıma dair. Hem bugün sensizliğin ilk günüydü keyfini çıkarmalıydım. Neydi o tüm müdahaleler, tüm beklentiler, kavgalar... hiç bana göre değildi oysa... Radyomun frekansını değiştirdim. 80’lerin müthiş coşkusunu anlatan bir şarkı kulaklarıma dolandı birden. Bir ayağımla ritm tutmaya bile başladım. Kendimi güney sahillerinde düşündüm. Tepede damarlarıma kadar beni ısıtan güneş, kumun sıcaklığı gevşemiş bedenimde, hafif bir içki elimde birde en sevdiğim kitaplarım...hafiften esen bir rüzgar... Ben bunlarla kaybolurken ufak odamda birden cama konan kuşa takıldı gözüm. Durdu öylece.Bir bakış attı ve gitti. Ve bitti arkasında asılı duran gökyüzüne bakınca tüm pembe dünya. Ortada güneş bile yoktu oysa, rüzgarda, uzandığım kum yatağım olmuş yavaşça beni içine doğru çekiyordu... Nasıl kaçabilirdim ki tüm bunlardan. Bu evde, bu odada, bu hayatta geçen onca zamandan sonra. Onca ter, dokunuş, onca kurulan cümle onca inanılan hayaller. Bunların hepsi bir resimden uzak durmakla kaybolacak şeyler miydi? Yine zihnimde kara kutular açıldı. Çocukluğum geldi aklıma büyüdüğüm, kendimi fark ettiğim zamanlar geldi. Nasılda tek başınaydım bu dünyada... Nasıl olurda kimse beni anlayamazdı? Yine kayboluşlar başladı beynimde. Zulamda sakladığım yeşil zehirden aldım yatağıma... İyi gelirdi varsın o karışsın kanıma... Derin bir nefes ... Bir tane daha... Düşler ülkesinin kapısı aralanmıştı. Kurduğun tüm düşler sen düşmediğin sürece yanı başındaydı... Gözlerim kapandı her ölümü bekleyen canlı gibi... Bir nefes daha çektim yok olan tüm düşlere... Gerisimi ? Gerisi zaten düşlerde...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
şu yeşil zehirden banada varmı zulanda :)
o herzaman var...
Yorum Gönder